Cermenlerde beneficium, Doğu Roma’da pronora, Abbasiler'de katia, Selçuklu’da ikta, Osmanlılar'da tımar denilen sistem aynı özellikleri taşımamakla beraber benzer koşulların ürünüdür. Tımarların, feodaliteye dönüşmemesinde merkezi idarenin aldığı önlemler etkili olmuştur.
Tımarlı sipahiler daha başlangıçtan beri Osmanlı fetihlerinde önemli bir yer tutmuştur. Tımar, yıllık geliri 20.000 akçeye kadar olan topraklarda askeri görev karşılığı vergi toplama hakkına sahiptir. Tımar tasarruf eden kimse, ilk 2000 akçesinin kendinde kalması şartıyla gelirinin her 2000 akçesi için tüm donanımıyla cebelu denilen bir sipahi yetiştirmek zorundadır.
Osmanlılar'da topraklar mülk, vakıf ve mirî olarak üçe ayrılmıştı. Ancak en az olan toprak, mülk toraklardı. Toprak düzeninde ortak nokta, merkezi otoritenin denetimi elinde tutması ve belli bir hiyerarşik düzenin olmasıdır.
Tımar'ın Feodalite'den farkı:
- Tımar sahibi reayadan yalnızca vergi toplayabilir,
- Tımar sahibi kamu görevlisidir,
- Tımar sahibi reaya üzerinde yargılama yetkisi bulunmamaktadır.
Ticaret yolu üzerinde bulunan Osmanlı toprakları, Selçuklulardan beri hanlar, kervansaraylar, posta ve güvenlik sistemleri ile donatılmıştı. Önemli noktalarda derbent teşkilatı bulunmaktaydı. Derbentlerin amacı güvenliği sağlamak ve onarım işlerini yapmaktır.
Kentlerde zanaat üretimi çok sıkı kurallar altında örgütlenen loncaların denetimindeydi. Loncaların temelindede Ahi Teşkilatı bulunmaktadır.
Lonca sisteminin başında kethûda ve yiğitbaşı vardı. Kethuda, devleti; yiğitbaşı esnafı temsil etmekteydi. Yiğitbaşı, loncaların içişlerini yürütür ve gerektiğinde kethüdaya vekâlet ederdi.
Bazı girişimlerin merkezi otorite tarafından tehlikeli bulunduğu dönemlerde devlet, loncaları desteklemiş, bu da ciddi anlamda sermaye birimini, dolayısıyla kapitalizmin gelişmesini engellemiştir.
Devletin lonca ve kent ekonomisini denetlemek amacıyla koyduğu kurallara hisba, bu düzeni yürüten kimseye de muhtesip denilmekteydi. Narh adı verilen düzenlemeler muhtesip, kadı ve lonca temsilcilerinden oluşan bir kurul tarafından denetlenmekteydi.
Osmanlı'da ticaret Avrupa'daki merkantilist düşüncenin tersine kendine yeterli ve reayanın sıkıntıya düşmemesi üzerine kurulu bir sisteme dayanmaktaydı.
Osmanlı ilk para Orhan Gazi (bazı kaynaklarda Osman Gazi) zamanında bastırılan gümüş akçeler olup, Fatih döneminde sultanî denilen altın lira bastırılmış ve çift para rejimi kullanılmıştır. 1881'de lira, resmi para birimi olarak kabul edilerek, günümüz para sistemini oluşturmuştur.